2 Ekim 2018 Salı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ’e açık mektup (4)

18 Aralık 2016 Pazar

Muhterem Başkan,


4. Camilerle ilgili olarak dikkat çeken hususlar;

4.1. Tarihȋ/Vakıf Camilerin mimari ve estetiğinin korunması;
Osmanlı ve Selçuklu'dan kalma tarihȋ camilere yapılmış olan gecekonduvari eklentiler yıkılıp temizlenmeli, bu tür eklenti yapımına hiçbir şekilde izin verilmemelidir. 
Ayrıca bir çok camide şahit olduğumuz, üzeri sıva veya yağlı boya ile kapanmış olan güzelim taş duvarların ve sütunların temizlenerek orijinal durumlarının ortaya çıkarılması gerekir.

4.2. Yeni cami yapımlarının disipline edilmesi;
Müslüman halkımız, cami yapımını fedakȃrane bir şekilde destekler ve dinȋ bir hizmet olarak görür. Adeta daha çok ve daha büyük cami inşası için halkımız yarışmaktadır.

Oysa, camiler ihtiyaca göre yapılmalıdır. Cami inşasında İslȃm dininin en önemli nehiy/yasaklarından biri olan israftan kesinlikle kaçınılmalıdır. 
Baktığımızda, çoğu yerde bu önemli hususa riayet edilmediğini; küçük bazı kasabalarda dahi her biri ikişer üçer şerefeli iki veya dört minareli çok heybetli camilerin  inşa edildiğini görmekteyiz. 

Çoğu kez bunların ya Belediye gibi kamu imkȃnları ile veya Belediyelere işi düşen müteahhitlerden adeta zoraki alınan bağışlarla yapıldığını görmekteyiz. 

Evet, özellikle minare yapımında gereksiz şekilde aşırılığa ve israfa gidildiği, mütevazi şekilde yapılacak tek şerefeli bir minarenin ihtiyacı karşılayacağı bir yerde, birden çok minare yapıldığı göze çarpmaktadır.
Yapısı çok abartılı olan bu binaların, Cuma namazlarında bile içini dolduracak cemaate sahip olmadığı ortadadır.
Camiler, mevcut durum ve gelecekteki muhtemel gelişmeler  göz önüne alınarak, belirlenen ihtiyaca göre, israfa ve aşırılığa düşmeden, helȃl para ile inşa edilmelidir.
Bu hususta yapıca değil, cemaatçe zenginliğin öne çıkarılmasına çalışılmalıdır.

4.3. Cami müştemilatlarına standart getirilmesi;
Camilerin şadırvanından ayakkabılığına, önemli müştemilatında standart ölçüler ortaya konulmalı; bu hususta TSE benzeri teknik kabuller belirlenmelidir.

Misȃl olarak; bir şadırvanın abdest alma yerinde ortalama Türk insanının ölçülerine göre; oturak yüksekliği, musluk mesafesi, ayak koyma yeri, akıntı oluğu gibi yerlerin ölçüleri belirlenmeli; en uygun kullanıma göre inşa edilmesi için gereken limitler tayin edilmelidir.
Çünkü bazı şadırvanlarda; ya çok düşük ya çok yüksek oturaklar, çok uzak veya çok yakın musluklar, uygun olmayan akıntı olukları, sağlıklı ve rahat bir şekilde abdest almaya imkȃn vermemektedir. Yeni inşa edilecek yerlerde, belirlenen standart ölçülere riayet edilmelidir.

Ayakkabılıklar, çoğu camilerde, hatta hiçbir masraftan kaçınılmadan modern şekilde yapılmış olanlarda dahi gelişigüzel ve dağınıktır. Ayakkabılıklar ve yerleştirileceği bölümlerin giriş ve çıkışlarda kullanım kolaylığı sağlayacak şekilde  belli standardı olmalıdır.
Aynı şekilde, kitaplıklar ve rahleler gibi unsurlar ile imam odaları ve müezzinlikler gibi bölümler de derme çatma, rastgele görünümden kurtarılmalıdır.
4.4. Minarelerin baz istasyonu olarak kullanılmaması;
Minarelerin, GSM şirketlerinin baz istasyonuna dönüşen çirkin görüntüsüne son verilmelidir.
Doğrusu, kiliselerin çan kulelerinde böyle bir uygulamaya izin verilir mi, bilemem. 
Bu GSM şirketlerinin iyi bir para karşılığı (hatta Dolarla) minareleri kiraladığı biliniyor. Fakat para her şey değildir. Mabetlerin bir namusu (hukuku) olmalı.
Evet, faydalı bir iletişim aracı olması yanında, her türlü melanete de aracılık eden bu baz istasyonlarının yeri, Allah'ın adının ilan edildiği minareler olmasa gerektir.  
Bu hususta, cami cemaatinin en azından bir bölümünün rahatsızlık duyduğu, fakat bu şikayetlerin, Müftülüğün veya Valiliğin emridir diye, geri çevrildiği de bir vakıadır.

4.5. Ses düzeni ve hoparlörlerin doğru kullanılması;
Öteden beri cami civarında oturanların en azından bir kısmının, hoparlör sesinden rahatsızlık duyduğu bilinen bir şeydir. 
Bu rahatsızlığın anlayışla karşılanarak, tedbir alınması yerine, "ezandan rahatsız imansızlar" şeklinde algılanması dine hizmet etmez.

Açıkçası, ister gerçekten ezandan rahatsız olan ateistler olsun, ister hastası veya küçük bebeği sebebiyle rahatsız olan aileler olsun, bu basit sorun mutlaka çözülmelidir.
Şurası bir gerçek ki, vaktin makamına göre minarede okunacak lahuti bir ezan sesi insan ruhuna rahatsızlık değil, huzur verir. O huzuru, hoparlörün cızırtısı ile  işkenceye döndürmeye kimsenin hakkı yoktur.
Yaşadığımız devirde, hoparlörün avazının yüksekliği ile camiye gelen gelen cemaatin artacağını söylemek gerçekçi değildir. 

Eski Başkanlardan, muhterem Tayyar Altıkulaç'ın hatıratından anladığımıza göre, Müezzin Efendilerimizi artık minarelere çıkarak ezan okumaya ikna etmek hiç de kolay değildir. 

Günümüzde, ya merkezi ezan ya da minareye çıkmadan mikrofon aracılığı ile ezan okumak rutin hale gelmiştir. Hattȃ, uç bir örnek olarak bazen, özellikle sabah ezanının cemaatten bir himmet sahibine havale edilerek, hazır ses kaydı cihazından okutulduğu da vakidir.

Kısacası, hoparlör kullanımı ihtiyaçla sınırlanmalı, bilhassa sabah ezanlarında minimum seviyede ayarlama ile şikayetlerin önüne geçilmelidir.
Daha da berbatı; bazı yerlerde hemen sabah namazından sonra, minare hoparlöründen sala okunduktan sonra ölüm ilȃnları yapılmaktadır. 
Köylerde belki normal karşılanabilecek o saatteki bu durumun, büyük şehirlerin kalabalık mahallelerinde yapılması ne derece doğrudur. Kuşluk vaktinin beklenmesi herhalde daha uygun olur.
Hoparlör sorunu sadece ezanla sınırlı değil; namaz, hutbe ve vaazlarda da ses düzeninde ayarsızlığa sıkça rastlanılmaktadır. 
Öyle ki, kulakları tırmalayan bir sesten rahatsız olmamak mümkün değildir. 
Diğer taraftan, çok küçük mescitlerde, çok az sayıda cemaatin olduğu zamanlar dahi hoparlör kullanılması trajikomik bir hal almaktadır.
Bu hususta imam ve müezzinlerin ciddi bir şekilde hizmet içi eğitime tabi tutulması, bu cihazların doğru kullanılmasını öğrenmeleri gerekir.
Camilerin havalandırılması, temizliği gibi rutin hizmetleri sıralamaya hacet yoktur. Bunların Müftülükçe kontrolü gerekir. 

4.6. Cami duvarlarındaki levhalar, ilȃn panoları ve uyarı levhaları;
Camilerde yer alan levhalar özenle seçilmeli, içerik olarak isabetli, görünüm olarak estetik olmalı.
Rastgele işportadan alınmış malzemelerin görüntü kirliliğine meydan verilmemelidir.   
Bazı camilerde yanlış bilgiler ihtiva eden, İsrailiyat türü yazılar görülmektedir. 
Meselȃ, şecere-i Muhammediye adı altında bir levhada, Hz. Adem'in Peygamberimizden beş bin yıl kadar önce yaşadığının gösterilmesi gibi..
Ayrıca, ayetlerin özensiz bir şekilde, hiçbir sanat yönü olmadan doğrudan duvarlara yazılması sıkça karşılaşılan bir durumdur.
Buna benzer hususların önlenmesi gerekir.

4.7. Camilerde kitaplıklar ve okuma odası ayrılması;
Hemen her camide, küçük de olsa bir kitaplık bulunmaktadır. Yukarıda müştemilat bahsinde değinildiği gibi bu kitaplıkların şekil olarak standart ve estetik bir  görünüme kavuşturulması yanında, muhteva olarak Başkanlığın denetiminden geçmiş kitaplara yer verilmelidir. 

Dinî içerikli olmayan, yada ehl-i sünnet dışı fikirler ihtiva eden kitaplara yer verilmemelidir.
Bilindiği gibi, asr-ı saadette mescid-i nebevî sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda müminlerin sosyal problemlerinin görüşüldüğü bir mekȃn idi. 
Günümüzde ne yazık ki, camilerimiz bu fonksiyonunu yitirmiş, vakit namazlarının kılındığı bir ibadethaneye dönüşmüştür.

Yeterli mekȃna sahip olan camilerde, bir iki masa kadar da olsa, okuma amaçlı bir bölüm ayrılmalı ve arzu edenlerin vakit aralarında bu yerlerde kitap okumalarına imkȃn sağlanmalıdır.
Belki alanı dar olan camilerde, imam odalarına bir masa konularak beş altı kişilik de olsa bir alan oluşturulabilir.
Bu okuma odaları, İmamların isteyenlere bire bir ders verebilecekleri, hususi sorularını cevaplayabilecekleri bir ortam olabilir.
Özetle; camilerimiz, sadece vakit namazlarının eda edildiği bir yer değil, İslȃm'ı öğrenmek isteyenler için bir okul niteliğine kavuşturulmalıdır.
(Devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DİYANET KİTAP FUARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ..

   TÜRKİYE DİYANET VAKFI'NIN DÜZENLEDİĞİ 34. KİTAP FUARI   Yazı tarihi: 06.07.2015 Geçtiğimiz Cuma günü yolumuz Kocatepe'...