(Önce birinci bölümü okuyunuz:
https://din-diyanet.blogspot.com/2018/10/secavend-deyip-gecmeyin.html)
Kur’an-ı Kerîm'in doğru okunuşunu sağlamak amacıyla konulan ve kısaca “secâvend” denilen noktalama işaretlerinin yanlış yerde bulunması halinde manayı nasıl değiştirme tehlikesi taşıdığı, yukarıdaki yazıda tahlil edilmişti.
Bu defa, secaved işaretlerinin ihmal edilmesi halinde mana değişikliğine sebep olması ele alınacaktır. Konu iyi anlaşılması için öncelikle ilgi yazının okunması önerilir.
Kur'andaki secavend işaretleri, Türkçemizdeki noktalama işaretlerinin fonksiyonunu görmektedir..
Güzel Türkçemizde, noktalama işaretlerinin manayı nasıl etkilediği, bir virgül eksiği olan şu cümlede görülmektedir: "Oku da adam ol baban gibi eşek olma!"
Bu cümlede, sanki babası okumamış ve cahil kalmış bir çocuğa; "sen oku da, baban gibi eşek olma", manası çıkıyor.
Oysa, bir virgül ilavesiyle; "Oku da adam ol baban gibi, eşek olma!" Yani, "Okursan baban gibi adam olursun, eşek olmazsın, cahil kalmazsın" manasına dönüşüyor; cümlede bulunması gereken bir virgülün ihmali, manayı nasıl etkilediği açıkça görülüyor.
İşte, bu basit örnekte olduğu gibi, şayet ayetlerde bulunması gereken secavend işaretleri ihmal edilirse; ayetin manası değişebilir.. Ayete yanlış mana verilmesi ile, başka ayetlerle de çelişkiler ortaya çıkabilir.
Somut bir örnek olarak Yusuf suresi 106. ayete bakalım;
Söz konusu ayetin Arapça metni ve belli başlı hocaların bu ayeti tercümeleri aşağıda sıralanmıştır.
***
Arapça Metin:
وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
Türkçe Transcript: Vemâ yu'minu ekśeruhum billâhi illâ vehum muşrikûn
Mealler:
Ahmet Varol: Onların çoğu ortak koşmadan Allah'a iman etmezler.
Ali Fikri Yavuz: Onların çoğu, ancak Allah'a ortak koştukları halde, Allah'a iman etmezler.
Abdülaziz Bayındır: Onların çoğu (araya bir aracı koyup) müşrik olmadan Allah’a güven duymazlar.
Abdülaziz Bayındır: Onların çoğu (araya bir aracı koyup) müşrik olmadan Allah’a güven duymazlar.
Bahaeddin Sağlam: Ve onların çoğu da, Allah’a ortak koşmadan inanmazlar.
Bayraktar Bayraklı: Onların çoğu, Allah'a iman etmiyorlar, sadece şirk koşuyorlar.
Diyanet İşleri: Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.
Elmalılı: Onların ekserisi Allaha şirk koşmaksızın iyman etmez.
Hasan Basri Çantay: Onların çoğu Allaha îman etmez, illa Allaha ortak katanlardır onlar.
Hayrat Neşriyat: Hâlbuki onların çoğu, ancak müşrik kimseler olarak Allah'a îmân ederler. (Hem inanırlar, hem de şirk koşarlar)
Muhammed Esed: Ve onların çoğu başka varlıklara da tanrısal nitelikler yakıştırmaksızın Allah'a inanmazlar.
Ömer Nasuhi Bilmen: Ve ekserisi Allah Teâlâ'ya imân etmez ve onlar ancak müşriklerdir.
Suat Yıldırım: Onların ekserisi, şirk koşmaksızın Allah'a iman etmezler.
Süleyman Ateş: Onların çoğu, Allah'a ortak koşmadan inanmazlar.
Ümit Şimşek: Onların çoğu, ortak koşmaksızın Allah'a inanmaz.
Mustafa İslamoğlu: Nitekim onların çoğu, Allah'a, ona ait nitelikleri başkalarına yakıştırmaksızın iman etmezler.
***
Mustafa İslamoğlu: Nitekim onların çoğu, Allah'a, ona ait nitelikleri başkalarına yakıştırmaksızın iman etmezler.
***
(Kaynak: http://kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=12&ayet=106 )
Görüldüğü gibi, meallerden birkaç tanesi, ayete; "İnsanların çoğu Allah'a iman etmez, müşriklerdir." şeklinde mana vermekte; diğerleri, "Onların çoğu ancak Allah'a şirk koşarak iman ederler" veya "... şirk koşmaksızın iman etmezler" şeklinde, bir anlam yüklemektedirler.
Görüldüğü gibi, meallerden birkaç tanesi, ayete; "İnsanların çoğu Allah'a iman etmez, müşriklerdir." şeklinde mana vermekte; diğerleri, "Onların çoğu ancak Allah'a şirk koşarak iman ederler" veya "... şirk koşmaksızın iman etmezler" şeklinde, bir anlam yüklemektedirler.
***
Tahlil edelim:
- Ayete en doğru mana, Ömer Nasuhi Bilmen tarafından; "Ve ekserisi Allah Teâlâ'ya imân etmez ve onlar ancak müşriklerdir." şeklinde verilmiştir.
Bu doğrultu dışında; "Onların çoğu, Allah'a ortak koşmadan inanmazlar" şeklinde mana verilmesi ne demektir, ona bakalım;
Sure, Mekkî'dir yani Mekke'de nazil olmuştur. Gerçi hüküm umumidir ama ilk muhataplar birinci derecede Mekke ve çevresindeki insanlardır. Onlardan iman edenlere sahabe deniyor..
Ayete verilen manaya göre; işte o iman edenlerin çoğu müşrikȃne, müşrikcesine imana sahiptirler, yani şirk koşmaksızın iman etmezler. Kısacası; kalplerinde şirkle, imanı bir arada taşırlar. (Haşa! ve kella!)
Oysa, ayete bu şekilde yanlış mana verilmesi demek; bu ayetin müşrikler hakkındaki bir çok ayetle çelişmesi demektir..
Şöyle ki;
Oysa, ayete bu şekilde yanlış mana verilmesi demek; bu ayetin müşrikler hakkındaki bir çok ayetle çelişmesi demektir..
Şöyle ki;
a) Bakara suresi 121. ayete göre müşriklerle nikah haramdır.
b) Maide/82; müminlere düşmanlıkta en şiddetli olanlar Yahudilerle müşriklerdir.
c) En'am/106 Hz. Peygambere, müşriklerden yüz çevirmesi emrediliyor.
d) Saffat/9 Cenab-ı Hak, müşrikler istemese de, İslamı bütün dinlere üstün kılacağını beyan ediyor,
e) Tevbe Suresi/5,7 ve 36. ayetleri müşriklerle savaş durumlarından bahsediyor.
f) Tevbe Suresi 28. ayeti müşriklerin pis olduğundan ve Mesci-i Haram'a yaklaştırılmamalarından bahsediyor..
Müşrikler hakkında daha nice ayetler..!
ŞAYET İNANANLARIN ÇOĞU AYNI ZAMANDA ŞİRK İÇİNDE İSELER BU AYETLERİN HÜKMÜ NE OLACAKTIR?
- Bu şekilde mana verenlerin içinde, son derece saygın ve alim hocalar bulunduğunu kaydedelim..
b) Maide/82; müminlere düşmanlıkta en şiddetli olanlar Yahudilerle müşriklerdir.
c) En'am/106 Hz. Peygambere, müşriklerden yüz çevirmesi emrediliyor.
d) Saffat/9 Cenab-ı Hak, müşrikler istemese de, İslamı bütün dinlere üstün kılacağını beyan ediyor,
e) Tevbe Suresi/5,7 ve 36. ayetleri müşriklerle savaş durumlarından bahsediyor.
f) Tevbe Suresi 28. ayeti müşriklerin pis olduğundan ve Mesci-i Haram'a yaklaştırılmamalarından bahsediyor..
Müşrikler hakkında daha nice ayetler..!
ŞAYET İNANANLARIN ÇOĞU AYNI ZAMANDA ŞİRK İÇİNDE İSELER BU AYETLERİN HÜKMÜ NE OLACAKTIR?
- Bu şekilde mana verenlerin içinde, son derece saygın ve alim hocalar bulunduğunu kaydedelim..
Evet, içlerinde Elmalılı Hamdi Yazır ve Prof. Süleyman Ateş gibi zatlar bulunan onca Hoca Efendiler nasıl böyle bir mana verebilirler?
Cevap: Üç sebeple..
1. Sebep: Ayete yanlış mana verilmesinin temel sebebi, ayetin makabliyle yani önceki ayetlerle olan irtibatının göz ardı edilmesi, başka bir ifade ile bağlamından koparılmasıdır.
- Şöyle ki; şayet bu ayete tek başına değil de, surenin 103. ayetinden itibaren mana verilmeye başlanmış olsa idi, böyle bariz bir yanlışa düşülmezdi. (Ayetlerin makabliyle irtibatını göz önünde bulundurmak, bir tefsir metodu olarak olmazsa olmaz bir öneme haizdir)
Şimdi bu ayetin önceki ayetlerle irtibatına bakalım:
103. Ayet:
"Vemâ ekśeru-nnâsi velev haraste bimu'minîn.."
"Vemâ ekśeru-nnâsi velev haraste bimu'minîn.."
"Ve insanların ekserisi, sen fazlaca arzu etsen de imân edici değildir"
104. Ayet:
"Vemâ tes-eluhum ‘aleyhi min ecrin in huve illâ żikrun lil’âlemîn.."
"Halbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret istemiyorsun. O (Kur'an) âlemler için ancak bir öğüttür.."
105. Ayet:
"Vekeeyyin min âyetin fî-ssemâvâti vel-ardi yemurrûne ‘aleyhâ vehum ‘anhâ mu’ridûn.."
"Ve göklerde ve yerde (Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren) nice alâmetler vardır ki, (insanların ekserisi) onlardan yüz çevirir, geçer giderler..)
106. Ayet:"Vemâ yu'minu ekśeruhum billâhi (S) illâ vehum muşrikûn.."
"Onların çoğu Allah'a iman etmezler, Onlar ancak şirk koşanlardır.."
Açıkça görüldüğü gibi, bu dört ayet, mana bütünlüğü arzeden bir paragrafın sıralı cümleleridir. Bu ayetlerin birbirinden koparılarak mana verilmesi hatadır.
Bu durumda, 103. ayette; "ekśeru-nnâsi" yani "insanların çoğu" özne durumundadır. Sonraki ayetlerde, "ekśeru-nnâsi" yerine "hum" yani "onlar" kelimesi yer almıştır.
(BUNU ANLAMAK İÇİN ÖYLE ANLI-ŞANLI UNVANLI ALLAME OLMAYA GEREK YOKTUR. AZICIK DİL BİLGİSİ YETERLİDİR.
BİR KİŞİDEN/KİŞİLERDEN BAHSEDİLİRKEN, İLK CÜMLEDE ÖZNENİN İSMİ SÖYLENİR; TAKİP EDEN CÜMLELERDE İSE; "O", "ONLAR" ŞEKLİNDE ZAMİRLE DEVAM EDİLİR. BU DURUM, HEMEN BÜTÜN DİLLER İÇİN GEÇERLİDİR)
2. Sebep: Meal yazacak kadar eğitimi olan zatların yukarıda belirtilen basit dil kuralını bilmediğini söylemek abes olur..Ancak, kanaatimce, onları yanıltan husus; 106. ayetin ihtiva ettiği iki ayrı husus, yani insanların çoğunun iman etmediği ve şirk koştukları hükümleri birleştirilerek; tek hüküm halinde tercüme edilmesidir.
Bunun sebebi de ifadeler arasında bulunması gereken durak işaretinin (S ile gösterilen yerde) ihmal edilmiş olmasıdır.
Evet, ayetin tercümesinde; insanların çoğunluğu için zikredilen, Allah'a şirk koşmak gibi bir vasıf; sanki inananların çoğu için ifade edilmiş gibi bir yanlış ortaya çıkmaktadır. Tıpkı yazımız başında "oku da adam ol.." cümlesindeki gibi mana farklılaşması söz konusudur..
Evet şayet iki farklı cümle arasında bir durak işareti bulunmuş olsa idi, ayetin manası "Onların çoğu, Allah'a ortak koşmadan inanmazlar" şeklinde değil; Ömer Nasuhi Bilmen'in tercümesi gibi; "Ve ekserisi Allah Teâlâ'ya imân etmez ve onlar ancak müşriklerdir" şeklinde olacaktı..
Esasen, havsalamın almadığı husus, Arapça bilen bu Hocaların acaba Türkçeleri mi zayıftır; yada mantık diye bir ders görmemişler mi ki; böyle bariz hataları yapıp ayetlere ilgisiz manalar vermektedirler..
3. Sebep: Söz konusu ayette, önceki ayette devam edegelen bir mevzunun anlatıldığını gösteren, ayetin başındaki "vav" bağlaç harfine (ve de ayetin ikinci cümlesinin başındaki "vav" harfine) dikkat edilmemiş oması..
Buna dikkat edilmiş olsa; bu ayetin başlangıç cümlesi olmadığı, anlatılan bir konunun devamı niteliğinde olan bir cümle olduğu görülürdü..
Herhalde, merhum Ömer Nasuhi Hoca, bunu görmüş olmalı ki, diğerlerinin ihmal ettiği bu "vav" harflerini göz ardı etmediği için ayete doğru mana vermiştir: "Ve ekserisi Allah Teâlâ'ya imân etmez ve onlar ancak müşriklerdir."
***
NETİCE:
- Mevcut mealler Kur'anın doğru manasını yansıtmaktan uzaktır. En muteber olanlar dahi sorunludur. Kısacası, Türkçeye kazandırılmış, dört başı mamur bir Kur'an meali maalesef bulunmamaktadır. Ehil bir heyet tarafından hazırlanacak böyle bir meale şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır.
Bakınız: https://rkalyoncu.blogspot.com.tr/2015/05/diyanet-isleri-baskan-prof-mehmet.html- Yukarıda zikrettiğimiz; ayetlerin tefsir ve tercümesinde, önceki ayetle irtibatı meselesine, B.Said Nursi'nin İşarat-ül İ'caz adlı eserinde sıklıkla "Bu ayeti makabliyle rapt ve nazm eden cihetler.."; "Bu ayetin makabliyle irtibatı.."; "Bu âyetin makabliyle veçh-i nazmı"; "Bu âyetin mâkabliyle olan cihet-i irtibatına bakalım.." gibi cümlelerle dikkat çekilmektedir..
Yani, ayetlerin tefsirinde, önceki ayetlerle irtibatının mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiği hususunun çok önemli olduğu görülmektedir.
Bu bağlamda şahsen yadırgadığım hususu belirtmek isterim. Şöyle ki, meal sahipleri arasında zikredilenlerden, İşaratü'l-İ'caz adlı esere vakıf oldukları bilinenlerin, ellerinin altında böyle bir hazine varken, bu noktada ondan yararlanmamış olmaları..
Açıkçası, anılan zatlar, İşaratü'l-İ'caz'ı okumuşlar ama ondaki önemli bir prensibi pratiğe aktarmayı başaramamışlardır.. (Tıpkı, cemaatin farklı gruplarının UHUVVET-İTTİHAD-TESANÜD gibi hayati önem taşıyan prensipleri pratiğe aktaramadıkları gibi)
Mesela; Hayrat Neşriyat (En önemli Nurcu gruplardan Yazıcılar grubuna ait); Prof. S. Yıldırım (Risalelerle ilgili akademik çalışmaları mevcut); B. Sağlam (Risaleler hakkında çeşitli yazı ve eserleri olan araştırmacı yazar); Ü. Şimşek (Risalelerin neşriyatında uzun yıllar çalışmış, İşaratü'l-İ'caz adlı eserin Diyanet'çe neşrinde görev almış)
- Son zamanlarda TV ekranlarında adeta moda haline gelen; tüm tarikatları ve tasavvufcuları müşriklikle itham etmeyi marifet addeden bazı unvan sahibi Hocalarımız, bu iddialarına söz konusu ayeti delil göstermektedirler. Onlara göre, Kur'an nazil olduğu zamanki insanlar da Allah'a inanıyordu ama müşriktiler. Tıpkı, zamanımızdaki ehl-i tarik ve ehl-i tasavvufun müşrik oldukları gibi.. Öyle ya, onlara göre ayet; "onların çoğu şirk koşmaksızın iman etmezler".. diyor ya.. İşte onlar bunlardır!
Oysa, müşrik, Allah'a ortak koşmakla kalmıyor; Kur'ana ve Hz. Muhammed'e inanmıyor, reddediyor.. Yani mümin değiller..
Oysa, müşrik, Allah'a ortak koşmakla kalmıyor; Kur'ana ve Hz. Muhammed'e inanmıyor, reddediyor.. Yani mümin değiller..
Söz ettikleri ehl-i tarik ve tasavvufçular ise, Allah'a; Kur'ana ve Peygambere elbette iman ediyorlar.. Fakat bazılarının bazı hususlardaki itikatlarında sakatlık ve yanlışlık görülebiliyor..
Şimdi, bunların itikatlarındaki hatalara bakarak müşrik vasfı verirseniz; Kur'anın açık hükmü gereği, onlarla nikah yapamazsınız, onları Mescid-i Haram'a girmekten men etmek zorunda kalırsınız vs..
Ee, ayette çoğunluktan bahsettiğine göre, inananların çoğuna bu tarz muamele yaptığınızı düşününüz.. Olacak iş değil!
Bu anlı şanlı Hocalarımız, Kur'anda "akletmez misiniz?" şeklindeki ayetleri neden görmezler..
Şimdi, bunların itikatlarındaki hatalara bakarak müşrik vasfı verirseniz; Kur'anın açık hükmü gereği, onlarla nikah yapamazsınız, onları Mescid-i Haram'a girmekten men etmek zorunda kalırsınız vs..
Ee, ayette çoğunluktan bahsettiğine göre, inananların çoğuna bu tarz muamele yaptığınızı düşününüz.. Olacak iş değil!
Bu anlı şanlı Hocalarımız, Kur'anda "akletmez misiniz?" şeklindeki ayetleri neden görmezler..
(Not: Tarikat adı altında; dini siyasete, ticarete veya nefsani çirkefliklerine alet eden şarlatanlar ile, babadan oğula şeyhlik saltanatı sürdüren ve peşinden sürüklediği zavallı cahil insanları sömürenler konumuz dışıdır)
- Hangi meslek ve meşrepte olursa olsun, Müslümanlar, Kur'an emrine uyarak, taklitten kurtulup tahkike geçmeyi; akletmeyi ve mantıksal düşünmeyi ön plana çıkarmaları gerekir ki, İslam alemi içine düştüğü geri kalmışlığın sebebini yabancılara yükleme kolaycılığından kurtulup, medeni dünya ile yarışta başarılı olabilsin..
İlahi Tebliği tüm insanlığa yansıtabilsin ve Kur'ana gölge olmasın, vesselam..
- Hangi meslek ve meşrepte olursa olsun, Müslümanlar, Kur'an emrine uyarak, taklitten kurtulup tahkike geçmeyi; akletmeyi ve mantıksal düşünmeyi ön plana çıkarmaları gerekir ki, İslam alemi içine düştüğü geri kalmışlığın sebebini yabancılara yükleme kolaycılığından kurtulup, medeni dünya ile yarışta başarılı olabilsin..
İlahi Tebliği tüm insanlığa yansıtabilsin ve Kur'ana gölge olmasın, vesselam..
***
- Herzamanki gibi kuvvetli bir altyapı ve fikrî bir gayrete dayalı bir çalışma.. Tebriklerimi sunuyorum..