2 Ekim 2015 Cuma
"Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder" diye bir atasözümüz vardır..
Unvan sahibi bazı hocalar, güya ezberleri bozma adına, halkın inançları ile oynadıklarının farkında değiller..
Bir yakınım, ağlamaklı bir tonla, "ağabey, size birşey soracağım; 'Azrail' diye bir melek yokmuş..
Ayrıca 'sırat köprüsü' yokmuş, 'münker-nekir; sorgu-sual melekleri' de..
Bunlar sizce doğru mu, sizin düşünceniz nedir?" şeklinde, saygı duyduğu bir kişi tarafından kendisine söylenen ve büyük bir manevi sarsıntı geçirdiği anlaşılan bir soru sordu..
Meseleyi araştırdığımda, kaynağının tanınmış bir Hoca Efendiye dayandığı ortaya çıktı..
Evet, Hocamız; "Kur'anda Azrail diye birşey yoktur.. Bu uydurmadır.. Sırat köprüsü ve münker-nekir de öyle"buyurmuş..
Dinî terminolojiye yerleşmiş birtakım mefhumlara, gerekçesiz ve izahsız; yoktur, uydurmadır derseniz; işin aslını bilmeyen masum müminleri tereddüte düşürürür, şüpheye atarsınız..
O Muhterem Hoca sıradan biri değil, (benzerleri gibi ekseriyet itibariyle öncekileri takliden yazılmış olsa da) meȃl ve tefsir sahibi, kendisine bağlı cemaati de olan bir zat-ı muhterem..
Kısacası; Kur'anda pekâlâ "melek-ül mevt" yani "ölüm meleği" (Secde suresi/11.ayet) ibaresinin bulunduğunu, bunun da Azrail a.s.'ın taa kendisi olduğunu bilmemesi imkȃnsız..
Ezber bozacağım diye, insanları şüpheye düşürmenin hiçbir yararı yoktur..
Kur'anda geçen "melek-ül mevt= ölüm meleği" terimi ile eş anlamlı olan "azrail" kelimesi, dinî terminolojiye sonradan girmiştir. Tıpkı, "peygamber-namaz-oruç-abdest" kelimeleri gibi..
Evet, bu kelimelerin hiçbiri Kur'anda (kelime olarak) geçmez ama onların ifade etmiş olduğu "Nebi-Resul" (Peygamber); "Salat" (Namaz) ve "Savm" (Oruç) kelimeleri pek çok yerde açıkça geçmektedir. Maide suresinin 6.ayetinde de abdest hükmü yer almaktadır.
Bilindiği gibi, "peygamber, namaz, oruç ve abdest" kelimeleri Farsçadır.
Güzel Türkçemiz, özellikle Selçuklular zamanında Farsçanın yoğun etkisi altında kaldığı devirlerde, bu gibi kelimeler dilimize girmiş ve Arapça asılları yerine kullanıla gelmiştir.
Şimdi, bu konuda biri kalkıp; "Kur'anda Peygamber yoktur, Namaz yoktur, Oruç yoktur" diye bir iddiada bulunur ise saçmalamış ve de kelime cambazlığı ile insanların zihnini bulandırmış olmaz mı?
Sırat köprüsü ve münker-nekir melekleri gibi meselelerde ise gözardı edilmemesi gereken husus; ahiret hayatı ve meleklerle ilgili anlatımların sembolojik objelere dayandığıdır..
Anne rahmindeki bir bebeğin, bu dünyaya ait algılamaları ne kadar güç ise bizim de ahiretle ilgili algılamalarımız o kadar güçtür.. O sebeple ahirete ait ibarelerin çoğu müteşabihtir, tevil ve tefsire ihtiyaç vardır.
Dünyaya dair bilgilerimizle onları tam doğru şekilde algılamamız imkȃnsızdır.
Meselȃ "Sırat Köprüsü" terimi sıradan insanlara dünyadaki basit köprüleri çağrıştırır.
Oysa, düşünen bir insan için bu köprünün çok farklı olacağı açıktır.
Evet, gelmiş geçmiş en az yüz milyar insanın üzerinden geçeceği bir köprünün mahiyetinin bildiğimiz köprülere benzemeyeceği; belki de köprüden kastın, bir geçiş süreci, bir devir, bir aşama olduğu, yada iyilerle kötüleri eleyip ayıran bir mekanizma olabileceği akıldan uzak değildir..
Gerçeği ancak Allah bilir..
Gerçeği ancak Allah bilir..
Özetle; Hocalarımız, dinî terimleri halkın anlayacağı şekilde izah etmeli, onları şüpheye düşürecek beyanlardan kaçınmalıdır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder